fbpx

Maya Vakfı, T.C. Cumhurbaşkanlığı Himayesinde gerçekleşen 10. Boğaziçi Zirvesi’ndeki “Dünyada Zorunlu Göç ve Yeni Dinamikleri” paneline ev sahipliği yaptı. Maya Vakfı’nın davet ettiği, uluslararası üne sahip ve alanlarında uzman konuşmacılar, zorunlu göç konusunu farklı bakış açılarıyla değerlendirdiler. Zorunlu göçe maruz kalanların hikayelerinin ve yaşadıkları zorlukların altının çizildiği panelde, konuşmacıların ortak anlayışı, empati ve destekle insanların birbirlerine kolayca uyum sağlayabileceği yönündeydi.
Dünyada her yıl yaklaşık 250 milyon çocuğun silahlı çatışmadan etkilendiğinin, 75 milyon çocuğun eğitiminin felaketler ve çatışmalarla sekteye uğradığının ve verilere göre 2019 Kasım ayına kadar 70,8 milyon insanın zorunlu olarak evlerini, ülkelerini terk edip göç etmek zorunda kaldıklarının vurgulandığı panelin açılış konuşmasını Ürdün Senato Başkanı Faisal Al-Fayez ile panelin ev sahipliğini yapan Maya Vakfı Kurucusu ve Başkanı Esra Özsüer yaptı. Panelde daha sonra sırasıyla soykırım ve savaş mağdurlarına yardım etmek için kurulan “Saferefugerwanda” organizasyonu kurucusu Marie-Christine Nibagwire, Oxford Research Group ve Peace Direct kurucusu Dr. Scilla Elworthy, UNHCR (BM Mülteciler Yüksek
Komiserliği) Türkiye temsilcisi Katharina Lumpp, Suriyeli kozmonot ve aktivist Muhammed Ahmed Faris, Uluslarası Kriz Grubu Proje Direktörü Nigar Göksel, insani zorlukların üstesinden gelmek için teknolojinin gücünü kullanan “One Family” girişiminin kurucusu Sharif Banna ile sanatçı ve sanat dergisi yayıncısı Halil Altındere söz aldı.

Ürdün Senato Başkanı Faisal Al-Fayez, ülkesine sığınan Filistinli mültecilerin yaşadıklarını anlattığı konuşmasında; “Zorla evinden ve yurdundan edilen insanlar, ait oldukları yurtlarına ne zaman ve nasıl döneceklerini kesinlikle bilmiyorlar. Uluslararası camianın, mülteciler konusunda sorumluluklarını yerine getirmeleri gerekiyor. Birleşmiş Milletler’in insanları yerlerinden eden krizlere ve çatışmalara bir çözüm bulmak için daha fazla çalışması gerekiyor.” dedi.

Türk vatandaşlarına ve Türkiye’de yaşayan mültecilere sağladıkları travma rehabilitasyonuna yönelik ruh sağlığı ve psikososyal destek programları çerçevesinde çalışan Maya Vakfı Kurucusu ve Başkanı Esra Özsüer, açılış konuşmasında “Travma oldukça karmaşık bir konudur. Bir insanın zorla yerinden edilmesi onun çok zorlu travmatik deneyimler yaşamasına sebep olur ve hayatı boyunca bunun etkilerini yaşar. Ülkeler arasındaki göç hareketinin sebep olduğu çatışma ile dolu ekonomi, küresel kültürde bir yıkıma sebep oldu ve bu yıkım giderek artacak. Bu dinamikler uzun vadeli küresel eğilimlerin bir parçası.
Nüfusun 1/5’inin Suriyeli olduğu Şanlıurfa’da başlattığımız programı incelemek için gittiğimde karşılaştığım bir öğretmen, bu program için bana defalarca teşekkür etti. Daha fazla ruh sağlığı desteğine ihtiyaç duyduklarını söyleyen öğretmen kişisel zorluklardan ve yaşadığı ikincil travmadan da bahsetti. Öğrencilerinin ve ailelerin yüreklendirici hikâyelerini paylaştı. Bu konuşma bana karışık duygular hissettirdi. Çocuklarımıza daha iyi bir dünya sağlayabileceğimiz konusunda iyimserlik yaşarken, bu insanların yaşadıkları zorluklarla dehşete düştüm. Bu sebeple, herkesi, evlerini terk etmek zorunda kalanlarla empati kurmaya ve onların bu zorlu duruma alışmalarına destek olmaya davet ediyorum. Ama aynı zamanda sizi, bu insanların evlerini terk etmeye zorlayan nedenleri azaltmak için birlikte çalışmaya davet ediyorum. Çabalarımızı birleştirerek arttırıp, göçün olumlu yanlarını ve fırsatlarını en üst düzeye çıkartmak için kullanabiliriz.” dedi.

En çok merak edilen panelistlerden biri olan Marie-Christien Nibagwire, 1994 yılında Ruanda’da yaşanan ve 1 milyon insanın ölümüyle sonuçlanan soykırımdan kaçıp İngiltere’den vatandaşlık aldıktan sonra kendisini, onun yaşadıklarını yaşamış olan diğer insanlara yardım etmeye adamış bir barış elçisi ve aynı zamanda “Saferefugerwanda”nın kurucusu.
Konuşmasına kendi hikâyesiyle başlayan Marie-Christine, “Bütün bu olaylardan çocuklar çok etkileniyor ve dünyayı değiştirmek istiyorsak o çocuklara çok ihtiyacımız var. Bu nedenle onlara yardım etmemiz çok önemli. Herkesin kendisinden daha zor durumda olduğu birileri var ve herkes kendinden daha kötü durumda olana yardım ettiği sürece eşitsizlik azalacak.” dedi. Marie-Christien son olarak; “İnsanlara sevgiyle dokunmuş olanlar, kendi kazançları için bencil ve hırsla davranan insanlardan çok daha fazla hatırlanacak ve bu dünyada unutulmayan izler bırakacak.” dedi.

3 kez Barış Nobel ödülüne aday gösterilen dünyaca ünlü barış elçisi Dr. Scilla Elworthy ise “Zengin ve fakir arasındaki fark şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla ve bu da çok fazla soruna sebep oluyor. Alt tabaka isyan ediyor ve sinirleniyor. Bunlar dışında bir de iklim değişiklikleri durumu var. Hepimizin yaşadığımız şehirdeki yetkililere sormamız lazım; “Yaşadığımız şehirde 20 sene sonra başımıza gelecek olan felaketler için ne önlem alıyorsunuz?” Sadece savaş değil, kıtlık ve diğer çevresel sorunlardan kaynaklı zorunlu göç edenlerin sayısı maalesef daha çok artacak. Size inanamayacağınız başka bir şey daha söylemek istiyorum: Her sene, 1.739 milyar doların silahlanmak için harcandığını ve 31 milyar dolar ile dünyadaki açlığa son verilebileceğini biliyor muydunuz? Savaşların, kıtlığın ve iklim değişikliklerine bağlı problemlerin devletler tarafından çözüm üretildiği bir ortamda zorunlu olarak göç edenlerin sayısı da gün geçtikçe azalacak. Unutmayalım ki kimse mecbur kalmadıkça ülkesini bu şekilde terk etmek istemez.” dedi.

Esad rejiminden kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyeli ilk Kozmonot Muhammed Ahmed Faris, kimsenin ülkesini zorla terk etmek istemediğini ve kendisinin de burada ülke hasreti yaşadığını dile getirdi. “Mülteci” damgasının hangi statüde olursa olsun insana çok zor gelenbir etiket olduğunu ve eski uygarlıkların merkezlerinden biri olmuş Halep’te yüzlerce sivilin her gün hayatını kaybetmesiyle başlayan bu durumu üzülerek izlediğini, bir kozmonot olarak uzaydan dünyaya baktığında hiçbir sınır görmediğini, bizlerin dünyada yaşarken de bu şekilde davranmamamız gerektiğini ve ayrımcılık yapmadan her ülkenin zorunlu olarak göç edenleri bağrına basması gerektiğini söyledi.

Toplumun kanayan yaralarına parmak basmasıyla tanınan ünlü sanatçı Halil Altındere 2019 Venedik Bineali’ne “Neverland” projesiyle zorunlu göçü anlatmak için katıldı. Panelde, yaptığı sanatla bu konuya dikkat çekmek istediğini ve sanatçı olarak bu konunun farkındalığının artması için onlara çok iş düştüğünü belirtti.


Panelden çıkan fikir; zorunlu göçün bütün dünyaya ait insani bir problem olduğu, Türkiye’nin yerinden edilmiş 4 milyon insana kucak açtığı ve bunu yaparken sadece ekonomik olarak destek görmesinin önemli olmadığı, bu insanlara insanca bir hayat sağlamak ve onlara farklı yaklaşmayı öğrenmemiz gerektiği oldu. Bununla beraber, bütün dünyanın bu konuya önem vermesi ve insani bir çerçevede yaklaşması gerektiğinin altı çizildi.